17 Mart 2015 Salı

Browni Kurabiye


Browni Kurabiye  

*125 g tereyağı 
*1 çaybardağı sıvı yağ 
*1 çaybardağı  pudra şekeri 
*1 yumurta 
*3 su bardağı un 
*1 paket vanilya 
*1 paket kabartma tozu 
*1 küçük paket kakao

- Bütün malzemeler karıştırılır. 
- Hamur haline getirilir. 
- Hamurdan koparılan parçalar yassı yuvarlaklar halinde tepsiye dizilir. 
- 20 dk 180 derece fırında pişirilir. 
- Önceden şerbet pişirilir ve soğumaya bırakılır. 

(Şerbeti: 1 su bardağı suda 1 su bardağı şeker kaynatılarak hazırlanır.)

- Fırından çıkan kurabiyeler ilk sıcağı çıkana kadar dinlendirilip daha sonra soğuk şerbete daldırılıp ıslatılarak çıkarılır ve servis tabağına dizilir.
- En az yarım saat dinlendikten sonra afiyetle yenir. 

4 Eylül 2014 Perşembe

UZUUUUUN BİR ARADAN SONRA MERHABA...

Uzunca bir süre ihmal ettiğim ve hatta kapatayım gitsin dediğim bloguma eskisi kadar sık olmasa da yeniden dönüş yapmaya karar verdim. Bu zaman zarfında neler yaptım? Aslında gözle görülür pek bir şey yaptığımı söyleyemeyeceğim. Tek gösterebileceğim şey 2,5 yaşına gelen oğlum. Vaktimin çoğunu ona yeni oyun icat etmekle geçiriyorum. Ya da ucu bucağı gelmeyen sorularına cevap yetiştirmekle... :)) Oğlum 2,5 yaşında ve artık bir birey olduğunu ciddi ciddi hissettiriyor. Onun da duyguları , istekleri , hayalleri var. Onun da ihtiyaçları var. Ve bunları artık daha da dillendiği bir döneme girdiğimiz için daha yoğun fark etmeye başladık. Dolayısı ile her şeyden çok onunla vakit geçirmek durumunda kalıyoruz. Bundan da çok zevk alıyoruz. Rabbim dileyen isteyen herkese evlat sevgisini nasip etsin inş...

6 Mayıs 2013 Pazartesi

Kıymalı Patatesli Börek

Malzemeler
* 2,5 adet yufka
* 250 g kıyma
* 2 adet orta boy patates
* 1 adet soğan
* tuz , karabiber , pul biber

Sosu için :
* 1/2 çay bardağı sıvı yağ
* 1/2 çay bardağı süt
* 1/2 çay bardağı su
* 1 adet yumurta

Üzeri İçin:
Susam , çörek otu , (yumurta sarısı veya yoğurt)

Yapılışı:
1) Yemeklik doğranan soğanlar sıvı yağda hafif kavrulur.
2) Üzerine kıyma ilave edilir suyunu çekene kadar kavrulmaya devam edilir.
3) Üzerine rendelenmiş patatesler ve baharatları ilave edilerek 5 dk kadar daha ocakta tutulur.
İç harcımız hazır :)
4) Yufkalar ortadan 2 ye bölünür.
5) Sos için kullanılacak malzemeler çırpılır.
6) Serilen yarım daire yufkaya sos dökülür, iç harcı aralıklı olarak üzerine azar azar serpiştirilir.
7) Düz olan kenardan başlayarak sarılır. Şimdi elimizde uzunca bir rulo oldu.
8) Yağlanan tepsiye ortasından başlanarak sarmal şekilde yerleştirilir. Bu işlem tepsi dolana kadar devam eder.
9) Üzerine artan sosumuz varsa dökülür ve sonra isteğe göre yumurta sarısı veya yoğurt sürülür. (Ben sadece yoğurt sürdüm. Yaklaşık 2 tatlı kaşığı)
10) Çörek otu ve susam serpiştirilir.
11) 180-200 derece fırında üstü kızarana kadar pişirilir. (Ben yaklaşık 35-40 dk pişirdim.)

AFİYET OLSUN...

NOT: Fotoğraf kalitesi için yine üzgünüm... :(







24 Nisan 2013 Çarşamba

Vee Tatil Yazısı

Uzun zamandır istediğim ama kelimelere döküp dilimden düşürmeye cesaret edemediğim ailemi ziyaret konusu durduk yerden bir anda gündeme bomba gibi düştü. ( Cesaret edememe sebebim; küçük bir çocuk ile yolculuğun ne kadar yorucu olduğunu biliyor olmam. )

Konunun nereden çıktığına gelecek olursak :

Tarih 10 Mart 2013 (Güzel bir pazar günü.)
Annemle kısa bir telefon görüşmesi yaptık. (Babaannemin yaşlı ve hasta olması nedeni ile bütün çocukları sırası ile bakıyor . O ay da sıra yine annemlerde idi. ) Annem telefonda bana 'babaanneni halan istedi bugün onu bıraktık geldik' diye söyleyince bir an aklıma bir kurt düştü. (12 Mart benim doğum günüm ; yani 2 gün sonrası... Daha önce doğum günümde eşimle önceden planlayıp sürpriz yapmış , Ankara'ya gelmişlerdi . Hatta beni annem uyandırmıştı .) ''Acaba? '' dedim kendi kendime . ''Neden olmasın?'' Gelmesine bir engel kalmamıştı.

Tarih: 11 Mart Pazartesi
Bir yandan çılgınca temizlik yapıyorum bir yandan sürekli annemle telefon konuşmamızı düşünüyorum bir yandan da ümitleniyorum. Ümitlendim ki ne ümitlenme... Hemen kafamdan kurdum. Dedim ki ''ben Oğuz'un yerinde olsam nasıl plan yapardım?'' Annemler otobüsle geleceği için sabah erkenden bana (!) çaktırmadan onları nasıl karşılarım diye düşündüm. Herhalde ''iş seyehati çıktı , ihaleye şehir dışına gidiyoruz erkenden ofise gidip oradan yola çıkılacak'' derdim diye aklımdan geçirdim. Sonrada dedim '' Yok yaa Oğuz herhalde böyle bir plan yapmaz'' Derken telefon çalmasın mı? Arayan eşim. ''yaa canım bişey dicem ama kızma. Yarın işimiz çıktı bi Denizli'ye gidip gelmem gerekecek'' Ben :'' 😳 yaa inanmıyoruum '' dedim. Sonra beklediğim sürprizi (!) bozmamak için ''Neyse napalım git gel bari!'' diyiverdim. Allah'ım ümidim git gide artıyor. Saatler ilerledikçe dahada kuruyorum beynimde. Tabi kimseye belli etmiyorum ;) Yani gelecek olsalar bile neden bu kadar heyecan yaptım anlamadım. Herhalde özlemim pik yapmıştı o günlerde...

Tarih : 12 Mart Salı
Sabah Ömer saat 7.00 da uyandı. Emzirip uyuttum, yatağına yatırdım . Oğuz evde mi diye kontrol ettim ki gerçekten erkenden çıkmış. Annemler geldiyse onları karşılamaya gidecek ya (!) Yatağa uzandım ama gözüme uyku girmiyor . Hesap yapıyorum kafamdan; ''Alanya'dan burası sekiz saat. Akşam 23.00 da binseler otobüse, saat 7.00 da Ankara'da olmalılar. Aştiden burası yarım saat sürse , 7.30 da evde olurlar. '' Hadi İnci uyuu! Zaten gece Ömer uyutmadı derdin ne? Kestir işte biraz. Onlar gelince sürpriz olur'' Yok olmuyor , bir türlü gözüme uyku girmiyor. Zorla uyumuştum Ömer'in sesiyle saat 9.00 da uyandım . Bir yandan da mutfakta telefonum çalıyor . Koştum bakmak için. İçimden geçiriyorum ; ''Annemler gelmiş salona yatmış olsunlar lütfen '' Telefonu elime aldım ki ekranda annecik yazıyor ''olamaaaaaaz'' dedim. Nasıl ümitlenmiştim . O zaman Oğuz'da Denizli'ye gitti gerçekten :( Anneme telefonda anlattım . Ben çok fena birşeye ümitlendim diye... Annem tüh tüh vah vah dedi durdu. Onların da Alanya'da kermesleri düzenlenecekti bir hafta sonrası . Onun hazırlıkları çok yoğun bir şekilde geçiyormuş. Yoksa gelmeyi o da çok istiyormuş... Bu konuşmadan sonra Oğuz'u aradım . Denizli'ye girmek üzere olduklarını söyledi . Sonuç olarak sıradan bir güne başlamış olduk :(

Öğlene doğru kapı çaldı kayınvalidem ile eltim bana sürpriz yapmış gelmişler. Çok mutlu oldum. Onlara da sabah kafamda kurup kendimce yazdığım senaryodan bahsettim. Aslında kayınvalidem plan yapıyormuş. Eşime uçak bileti almasını işini ona göre ayarlamasını söylemiş durmuş ama eşimin de işinin yoğun olduğu döneme denk gelmiş. İkindi gibi onları uğurladım .
Akşama da Ankara'da okuyan kardeşim çıktı geldi :) kafasında yılbaşı parti şapkası . '' yaa sürpriz yapayım dedim kapıcıya yakalandım. Adam delimi bu diye garip garip baktı bana :)) '' diyor. İlahi Gamze çok güldürdü beni... Peşine eşim geldi akşam bizi balıkçıya yemeğe götürdü . Anlayacağınız güzel bir gün geçirdim . Eve geldiğimizde Oğuz ''haftasonu seni Alanya'ya götüreyim mi? ''dedi. Çok sevindim çok mutlu oldum. O hafta sonu olmasa da iki hafta sonra gitmeyi başardık. Geç de olsa bu yazıyı yazma imkanı buldum ya seviniyorum açıkcası.

Tatilde yaşadıklarımızdan ve yolculuğun nasıl geçtiğinden bir sonraki yazımda bahsedeceğim ...

Sevgiyle kalın ... :))

1 Nisan 2013 Pazartesi

Balkon Düzenlemece


Yaz mevsiminin yaklaşması ile evim için yeni çözüm arayışına girdim. Geçen sene yazın kapattırdığımız balkona mobilya arıyorum . Henüz karar aşamasına gelmesek de aklımda az çok şekillendirdim sayılır . Kesinlikle beyaz ve ahşap olsun istiyorum . Beyaz olsun ki çok toz göstermesin ;) ama acaba ahşap mobilya balkon için kullanışlı olurmu ? Sıcaktan , güneşten yanma bur de suyla temasta şişme , çürüme yapar mı ? Bu sorularıma cevap bulabilirsem aşağıdaki fotograflardaki gibi bir şeyler hayal ediyorum.  Dikdortgen masa , 2 tekli sandalye 1 adette 2 kişilik bank.

    1. Fotoğraf ikea 2012 yaz kataloğundan , digerlerini internetten farklı sitelerden buldum.






Son fotoğrafta bir çeşit köşe mobilyası . Geniş balkonlar hatta teraslar için güzel bir alternatif olabilir diye düşünüyorum.
Bakalım bizim tercihimiz nasıl bir şey olacak?

Son zamanlarda

   Son bir haftadır kayınvalidemin hasta olması sebebiyle eczaneye gidemedim . Bilenler bilir oğluma ben işe gittiğim zamanlarda kayınvalidem bakıyor . Dolayısıyla onun hasta olması demek çocuğun bakıcısız kalması demek.
   Bir haftadır evde çılgınca yemek yapıyorum , temizlik yapıyorum , el işi yapıyorum ve tabi ki bol bol oğlumla keyifli vakit geçiriyorum. Annesinin yanında büyüyen çocuklar gercekten çok şanslı . Benimki şu 14 aylık geçmiş zamanının yarısını annesi ile yarısını babaannesi ile geçirdi. (Elhamdülillah)
    Birlikte olduğumuz günlerde kelime dağarcığına yenilerini ekleme imkanımız oluyor ve bu benim çok hoşuma gidiyor. Henüz ''anne, baba, mama , meme , dede , atta , attı , bebe , aba '' diyebiliyor . Aslında kendince kullandığı bir dili var. Hatta o kendince birşeyler anlatıyor ve anlatamazsan üzülüyor bazen sinirleniyor bile.
    Geçen akşam babası ile ayran çırptılar. Babası kabı tutuyor kendisi çirpmaya çalışıyor .
Neyse yemeğe oturduk onu ye bunu ye Ömer hiç bir şeyi kabul etmiyor . Bi yandan 'abaa abaa' diye ağlıyor . Neyse dedik biz yiyelim ona birazdan yediririz. Ama olmuyor çocuk bir türlü sakinleşmiyor. Sonradan aklıma geldi sormak . 'Ömer ayran içer misin ?' dedim. 'Hıı ' dedi sesi kesildi. Sakince 'ayyaa' dedi. Kuzucummm masaya oturduğumuzdan beri ayran istiyormuş . Bende yersiz mızırdanıyor zannettim. Ayran istediğini zor da olsa anlamış olduk. Böylece bir kelime daha öğrenmiş olduk.  Hayat bakalım bize daha neler öğreteceksin :))

11 Mart 2013 Pazartesi

Tavada Portakalı Somon Balığı



Cuma akşamı eşimin dışarıda programı vardı . Dolayısıyla evde oğluşum ile baş başa yemek yiyecektik . (Sabahtan beri inadı tutan Ömer parka onu götürdüğüm ve çılgınca yorduğum halde acıktığını kabul etmeyip yeme konusunda bütün ısrarlarıma karşı gelmeyi başarmıştı. ) İkindi vakti gibi kayınvalidem arayıp yemeğe davet etti . Balık kızartacaklarmış bizi de bekliyorlarmış . Oğuz'un akşam geç geleceğini , Ömer'in de uykusunun geldiğini söyledim ama içimde de kalmadı değil hani ;) Bende balık almaya çıksam diye düşündüm , çocuğu yeniden giydirmek zoruma gitti.

Umutsuzca buzdolabını karıştırırken bir de ne göreyim ; buzlukta pembiş pembiş bakan bir tane somon dilimi... Kayınvalidem buzdolabını değiştirmişti önceki ay . Yenisi gelip servis tarafından kurulana kadar buzluktakilerden birazını benim dolaba transfer etmiş .

Daha önce hiç somon yapmamıştım . Hemen buzluktan çıkarıp çözünmeye bıraktım . O arada Ömer'i uyutup internetten somon tarifi aramaya koyuldum. Birbirinden güzel tarifler var ama genelde fırında . Bir dilimcik balık için kocaman fırını çalıştırmayı gözüm yemedi . Ben de tavada yapılan zahmetsiz birşey olsun dedim. İnanın hoşumuza da gitti . Oğlumla yarı yarıya bölüştük. Tüm gün aç gezen çocukcağız lüp lüp yuttu lokmaları maşallah ... Sizi tarifimle baş başa bırakıyorum ...

Tavada Portakallı Somon Balığı
Malzemeler:
* 1 dilim somon balığı
* 1 adet küçük patates
* 1 adet küçük havuç
* 1 adet küçük soğan
* 2-3 diş sarımsak
* 1 tatlı kasığı zeytinyağı
* Yarım su bardağı taze sıkılmış portakal suyu ( isteğe bağlı )
* Tuz ve karabiber


Yapılışı :
- Zeytinyağı tavaya alınır . Üzerine dilim dogranmış sarımsaklar eklenip çok az kavrulur .
- Peşi sıra önce halka dilimlenmiş havuçlar sonra patatesler ilave edilip çok az da onlar pişirilir .
- Tavada sebzeler hafif kenarlara doğru alınıp tavanın tam ortasına tuzla ve karabiberle marine edilmiş somon yatırılır . (bu işlem benim tercihimdi.) Tavanın kapağı kapatılır .
- Yaklaşık 10 dk sonra altı kızaran balığın diğer tarafı çevirilir .
- İki tarafında güzelce kızarıp sebzelerin piştiğinden emin olduktan sonra portakal suyu ilave edilip kapağı kapatılır. Suyu kaynayınca yemeğimiz hazır . ( Bu madde de tamamen zevkinize kalmış . İnanın portakal olsa da olmasa da çok lezzetli bir yemeğiniz olacak )

NOT: Eliniz biraz pratikse hazırlaması pişirmesi 20 dk yı geçmeyecektir . ;)
Afiyet olsun ...




Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...